29.10.2012

TSK'nın Toplumsal Meşruiyeti Üzerine

Bu yazı Tanel Demirel'in Toplum ve Bilim dergisinin 93. sayısında yayımlanmış "TSK'nın Toplumsal Meşruiyeti Üzerine" adlı yazısından yola çıkılarak yazılmıştır.


Tanel Demirel, benim 27 Mayıs hakkında araştırma yaparken bulabildiğim tek akademik eser olan “Türkiye’nin Uzun On Yılı” adlı eserin de yazarı. Kendisinin çalışmaları ağırlıklı olarak asker-sivil ilişkileri ve ordunun toplumdaki konumu üzerine. 27 Mayıs’la ilgili tespitlerinin pek çoğuna katıldığım yazarın, bu makalesindeki görüşlerine ise kısmen katılıyorum. Bu makale 2002 yılında yazılmış ve geçmişi irdelemesinin yanında, geleceğe dönük de pek çok projeksiyon içeriyor. Makalede geçen kavramları tartışmadan evvel, yazarın dilinin okuduğum diğer eseri olan “Türkiye’nin Uzun On Yılı” ile aynı durulukta; fakat yazım düzeninin ondan daha karmaşık olduğunu belirtmeliyim.
Ordunun devlet algısı ile başlayacak olursak, bu algı, devletin yaşamış olduğu kopuşlara rağmen Türkiye’nin ve onun mirasçısı olduğu Osmanlı ile diğer Türk devletlerinin bir sürekliliği-sabiti olarak kalmıştır. Osmanlı dönemi, bu yazının konusu olmadığından o bölümü atlıyorum. Cumhuriyet döneminde, ordu kendisini sadece dış güvenlikten sorumlu görmekle yetinmemiş, ayrıca cumhuriyetçi batılılaşma misyonunun da koruyucusu, hatta esas sahibi olarak algılamıştır. Bununla beraber, Osmanlı’dan Türkiye Cumhuriyeti’ne geçişte; eğitim kurumları, bürokrasi, basın vb. kurumlar değil, sadece ordu örgütünü ve gücünü korumuştur. Bu da ordunun korporalist yaklaşımının temelidir. Tanel Demirel’in isabetle tespit ettiği gibi, bu süreklilik ordunun ülkenin yok olmanın eşiğinden kurtuluşunun sembolü olmasını da ortaya çıkarmıştır. Ordunun kurucu olduğunu algılamasının ana sebebi de budur. Ordu da ülkenin zor zamanlarında yanında olduğu imajını isteyerek veya istemeyerek pek çok hareketiyle pekiştirmiştir. Bu da onun halktan destek bulabilmesini kolaylaştırmış ve her daim hiçbir kurumun elde edemediği desteği elde etmesini kolaylaştırmıştır. Buna Demirel’in verdiği örnek çok uygundur: Terör ve mahrumiyetin hüküm sürdüğü Doğu ve Güneydoğu’ya sivil bürokrasinin isteksizce gitmesi, ancak bunun askerlerde çok nadir görülmesi.
Ordu ayrıca toplum içinde kendini sınıflarüstü bir role sahip görerek, yine devletin sahibi olma algısını yerleştirmiştir. 27 Mayıs’ta CHP’li gibi algılanmaya başlayan ordunun daha sonra bu darbeyle bağlarını koparması ve 12 Eylül sonrasında 27 Mayıs’tan kalan bayram ve törenleri de ortadan kaldırması ile bu algısını kaldırma yolunda çaba sarf etmiştir. TSK, yine bu algıyı kuvvetlendirmek için hiçbir zaman Mustafa Kemal Atatürk dışında kişilerin kurumu olmamıştır. Kişilerin kült olma potansiyellerinin en yüksek olduğu darbe dönemleri ve sonrasında dahi Evren, Gürsel gibi isimler sembolleşmemiştir. Bu durumun günümüzde de sürdüğü görülebilir. Her ne kadar iyi veya kötü bir komutan da olsa, halktan destek görse veya görmese de, bugün Türkiye’nin eski bir Genelkurmay Başkanı tutukludur ve bu durum kanıksanmıştır. TSK, bu durumu normal karşılamıştır. Bunun sivil siyasetin üstünlüğü ile açıklanmasından ziyade, ordunun belirli bir kesimin ordusu olmadığı algısını bozmamak için sessiz kalışı olarak yorumlamak daha doğru olacaktır.
TSK, pek çok ülke ordusunda görülmediği şekilde sağlık hizmetleri, eğitim hizmetleri(Güneydoğu’da dershane açmak gibi), hatta sünnet ve evlilik şölenleri bile sunmaktadır. Türkiye’de kamu hizmeti sunma görevi olan her kurumun yapması gereken bu işleri, bir zamanlar sadece ordu yaptığından ordunun sivil toplum nezdindeki itibarı da daha yüksekti. Ancak günümüzde, eleştirilmekte olsa dahi kamu hizmetleri bölgeler arasındaki eşitsizliği giderecek seviyeye geldiğinden Tanel Demirel’in, ordunun sunduğu hizmetlerle halk desteğini sağladığı görüşü bugün için kanımca geçerliliğini yitirmiştir.
Son yıllarda gerçekleştirilmeye çalışılan orduyu sivilleştirme projelerinin ne derece başarılı olduğu oldukça tartışmalıdır. Ancak bu projeler, Demirel’in bazı projeksiyonlarını geçersiz kılmıştır. Demirel’e göre, halkın orduya duyduğu güvenin arkasında gerçek hayatta halkın şahit olduğu kimi olaylar yatmaktadır. Bunlardan bazılarını belirtip, günümüzle karşılaştırmak gerekir. Örneğin, Demirel’e göre halk TSK’dan YAŞ kararları sonrası emekli edilen hiçbir askerin itiraz etmediğini görerek TSK’yı bir adalet sembolü olarak görmektedir. Bugün bu önerme yanlışlanmıştır. Ordudan emekli edilen 3 general, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’ne başvurmuş, yargı kararıyla göreve döndükten sonra tekrar emekli edilmişlerdir. Yine Demirel’e göre orduda yükselmeler liyakat esasına dayandığından, halkta torpilin olmadığı yegane kurum algısı oluşmuştur. Bu olgu da bugün için kanımca gerçek değildir. Son iki YAŞ’ın kararlarına bakılacak olursa, liyakat esası yerine siyasi iradenin karar vermesi esası benimsenmiştir; ki olması gereken de budur.
Geçmişteki ekonomik gelişmeler ve benzeri sosyoekonomik olaylar ve ordunun darbe dönemlerinde dahi isteyerek mi yaptığı bilinmeden kendini otolimitasyona tabi tutması ve uyguladığı şiddeti halk kesimlerine eşit dağıtması(!) sebebiyle, halkın gözünde ordu halen kurtarıcı rolündedir. Peygamber ocağı geleneğinden gelen bu durumun 2012 senesinde değiştiğini düşünmek hayalciliktir. Ordu ve toplum ilişkisini 2 sayfa ile veya koca bir kitapla anlatmak mümkün değildir. Zira toplumların hafızası, yüzyıllarda oluşmuştur ve her zaman bu hafıza belirli bir kesimde taze kalmaktadır. En yakın örneği için çok uzağa değil, 29 Ekim 2012’ye bakmak yeterli olacaktır. CHP İstanbul İl Başkanı Oğuz Kaan Salıcı, 29 Ekim törenlerinde 1. Ordu komutanına aynen şu şekilde seslenmiştir: “Sizin korumanız gereken Cumhuriyet’e biz sahip çıkıyoruz”. 2012 senesinde, halen ülkenin ana muhalefet partisi ordunun koruyucu ve kollayıcı paternalist rolünü kabullenmiş olduğunu gururla haykırmaktadır. Bu tablo karşısında, bugün Tanel Demirel’in yazısı devlet zoruyla tüm siyasilere okutulsa da 10 sene sonra da aynı cümleyi haykıracak olanlar çıkacaktır. 2 darbe ve 2 muhtıra üzerine hala iyi veya kötü sivil iktidarı kabullenemeyenler olduktan sonra, yazılacak binlerce sayfa anlam ifade etmeyecektir. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder